Adalet Bakanlığı ile Hakim ve Savcılar Kurulu (HSK) çalışmalarıyla yargılama sürelerinde ciddi düşüş yaşanıyor. Bu çerçevede HSK, kendisine soruşturulmak üzere dosya tevdi edilen cumhuriyet savcılarının performansını da yakından takip ediyor. Meslektaşlarının inceledikleri ortalama dosya sayısından çok daha az soruşturma evraklarını inceleyen savcılar hakkında dava açılmasına da izin veriliyor. Bu kapsamda, kendisine tevdi edilen yaklaşık 950 dosyanın 460’ına makul sürede herhangi bir işlem yapmayan cumhuriyet savcısı hakkında HSK’dan soruşturma izni çıktı. Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nde yargılanan cumhuriyet savcısı olarak görev yapan sanığın, belirtilen dönem içerisinde kendisine tevdi edilen yaklaşık 950 soruşturma dosyasının 460 adedinde makul sürede işlem yapmadığı öne sürüldü. Belirtilen evrakın yaklaşık 245’inde bir yıldan iki yıla, kalan evrak üzerinde ise beş aydan sekiz aya varan sürelerle herhangi bir işlem tesis etmediği dile getirildi. Buna rağmen genel soruşturma bürosunda görevli diğer Cumhuriyet savcılarının uhdelerinde bulunan derdest evrak sayısının ortalama 350-400 civarında olduğuna dikkat çekildi. Yargıtay 5. Ceza Dairesi, sanığın bu ortalamanın çok üzerinde evrak bulundurmak suretiyle teraküme (birikmeye) yol açtığı ve atılı ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçunu işlediği gerekçesiyle sanık savcıya Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 257/2, 43/1, 62, 50/1-a, 52/2 ve 53/5. maddeleri uyarınca adli para cezası verdi. İlk Derece Mahkemesi vasfı ile kararını açıklayan Daire; sanığın aynı suç işleme kararının icrası kapsamında gerçekleştirdiği iddianame ve kovuşturmaya yer olmadığına dair kararların yazılmaması, ifadeye çağırma işlemlerinin yapılmaması ve gereği yerine getirilmeyen müzekkerelerin tekit edilmemesi gibi soruşturma evrakı ile ilgili işlem yapmama eylemlerine dikkat çekti. Kararı sanık Cumhuriyet savcısı temyiz edince dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulu gündemine geldi.
Genel Kurul kararında; Cumhuriyet Başsavcılığı genel soruşturma bürosunda cumhuriyet savcısı olarak görev yapan sanığın, belirtilen dönem içerisinde kendisine tevdi edilen yaklaşık 950 soruşturma dosyasının 460 adedinde makul sürede işlem yapmadığı hatırlatıldı. Sanık savcının kendisine tevdi edilen dosyaların gereğini, üzerlerine notlar alıp müzekkereler yazmak suretiyle yerine getirdiğini ancak zabıt kâtiplerinin kendilerine bu şekilde teslim edilen dosyaların gereğini yapmadıklarını söylediği vurgulandı. Sanığın da aralarında yer aldığı cumhuriyet savcılarınca yapılan işlemleri belirli sürelerle denetlemekle görevli cumhuriyet başsavcı vekilleri olan tanıkların da sanığın teraküme yol açtığını tespit ettikleri hatırlatıldı.
Kararda şu ifadelere yer verildi:
“Sanığın iş bölümü gereği kendisine tevdi edilen soruşturma evrakının akıbetini takip etmek, gereğini yapmak, imkanı olan en kısa sürede sonuçlandırmak ve bu işlemler sırasında kalem personelini denetlemekle görevli ve yükümlü olduğu halde, görevini mevzuatın öngördüğü şekilde yerine getirmediği anlaşılmaktadır. Kalem personelini denetlemediği, soruşturma evrakının akıbetini takip etmediği, personel yetersizliği, trafik kazası geçirmesi ve boşanması gibi mazeretlere dayalı savunmasının ise aynı büroda görev yapan diğer cumhuriyet savcılarının uhdelerinde bulunan ortalama dosya sayısının sanığa oranla çok daha az olduğu dikkate alındığında makul olarak değerlendirilemeyeceği ortadadır. Açıklanan sebeplerle görevinin gereğini yapmakta ihmal ve gecikme göstererek mevzuata aykırı davranan ve gerek söz konusu soruşturma dosyalarındaki suçlardan dolayı mağdur olan kimselerin yasal haklarını elde etmelerini geciktirmek gerekse soruşturmaların olağan sürede sonuçlanmaması nedeniyle şüphelilerin hukuksal durumunu askıda tutarak bir an önce aklanmaları olanağının önüne geçmek suretiyle kişilerin mağduriyetine yol açan sanığa atılı ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçunun tüm unsurlarıyla oluştuğu kabul edilmelidir. Öte yandan sanığın aynı suç işleme kararının icrası kapsamında gerçekleştirdiği iddianame ve kovuşturmaya yer olmadığına dair kararların yazılmaması, ifadeye çağırma işlemlerinin yapılmaması ve gereği yerine getirilmeyen müzekkerelerin tekit edilmemesi gibi soruşturma evrakı ile ilgili işlem yapmama eylemlerinin çeşitlilik göstermesi, Cumhuriyet Başsavcı Vekillerince yapılan olağan denetimler sonucu uyarılmasına rağmen sanık tarafından suça konu eylemlerin sürdürülmesi ve dosyaları toplu olarak devraldıktan sonra dahi sanığa tevzi edilen dosya akışının sürmesi nedenleriyle sanık hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin mahkumiyet hükmünün onanmasına oy birliği ile karar verilmiştir.”